22 Ekim 2022 Cumartesi

22/10/2022

 Öyle bunaldım ki

Neyin öznesi olmak istemiyorsam orada buluyorum kendimi

Ne sanmıştım ki

Her şey bir anda düzelecek mi

Çok yalnız hissediyorum

Öyle alelade bir yalnızlık değil

Yaşarken yalnızlık

Tüm sorumluluklarda yalnızlık

Tüm beklentilerde

Hayatımdaki insanların, en yakınlarımın bencillikleriyle mücadelede yalnızlık

Sorularımda yalnızlık

Dertlerimde yalnızlık

Sorunlarımda yalnızlık

Streslerimde yalnızlık

Boğuluyorum ve beni siz boğuyorsunuz

Neşemi öldürüyorsunuz

Bir şeyler üretirken, paylaşırken hissettiğim mutluluğu öldürüyorsunuz

Göz göre göre beni öldürüyorsunuz 

Ama farkında değilsiniz

Ne acı

20 Ekim 2022 Perşembe

20/10/2022

hayatım boyunca kendimi bir şeylere zorlayıp durdum
oradan oraya sürüklenirken zaman zaman akıntıya kapılıp kendimi bıraktım
zaman zaman yolumu değiştirdim 
yeni alanlara savruldum
bazen ayaklandım arkamda bıraktıklarımın ağırlığıyla tamamen çıkmak istedim bu döngüden
bazense havalandım ve yukarıdan seyreder oldum kendimi ve yolumu
şu an neresindeyim bu hayatın?

 

16 Ekim 2022 Pazar

16/10/2022

elbette son benjamin button günüm olmayacağının farkındaydım 
fakat aynı çizgide ilerleyecek günlerimin başlangıcı olacağını da düşünmemiştim
selam meri ben yine hiç planlamadığın biçimde gelişen hayatınım

insanlara, bulunduğun konuma, çevrene hissettiğin sorumlulukları bir kenara bırakarak
kimse okumayacakmış gibi yazmazsan yazmış sayılmıyormuşsun
o kadar doğru ki
yapman gereken açıklamalardan, vermen gereken hesaplardan arınarak yazmazsak ne anlam ifade eder ki?
bir anlam olması gerektiğinden de değil aslında
eşyanın tabiatına aykırı denir ya Türkçe'de
işte öyle

kimseyi memnun etmeye çalışmadan
hislerinle, salt beyninle, varlığınla anlatmak bir şeyleri
asıl gereken bu



14 Ekim 2022 Cuma

14/10/2022

 bugün epey tersten gidiyorum
benjamin button günüm
umarım son benjamin button günüm olur 
sevmedim günümün seyrini
bir türlü başlayamadım bugüne
kötü bir ruh halinde de değilim aslında
arınamadım bugün, uyanamadım
yalnızca oradan oraya sürükledim kendimi
yok yok başladığım noktaya dönmedim
sanırım bugün benim için ağır bir gün oldu
ne kadar uzattım değil mi?
insan sadece kendisiyle konuşsa dahi sıkarım kaygısı hissediyor
hem de benim kadar sakinseniz 
kendi içinizde dahi 

son zamanlarda yazarken hep aynı playlisti dinliyorum
aslında şarkıları anılarla özdeşleştiririm
fakat her gün ruh halim değişiyor
yazdıklarım da

insan bazen fark edilmek istiyor
bazense görünmez olmak
bense, yaşadığım her an her ikisini de istiyorum
ne ironik

böyle konudan konuya atlamak nasıl ama?
benim kafam biraz da böyle çalışıyor
bana fazla maruz kaldıysanız zaten fark etmişsinizdir

düşünüp duruyorum sürekli ama sürekli
ben bu dünyaya ne için geldim
neyi gerçekleştirmek için
hangi alanda
çünkü bir sebebi olmalı
alalade varolmuş olmak düşüncesi egomu çok sarsıyor
ne kadar geçerli bir gerekçe bilmiyorum ama hissediyorum
bir şeyler yapacağım
bir şeyleri değiştireceğim
insanlara dokunacağım
ama nasıl
ama ne zaman
ama ne şekilde
orası meçhul..

13 Ekim 2022 Perşembe

13/10/2022

gözlerimiz dalınca sinir hücrelerimiz ölüyor diye bir şey okumuştum bir yerlerde
peki, biz dalınca ne oluyor? beynimiz dalınca?
ruhumuz mu ölüyor? zamanımız mı yitiyor? yoksa biz mi?
her an, nefes aldığımız her an uyanık kalabilir miyiz peki?
ya sadece bazı anlarda yaşıyorsak gerçekten
uyku, yarı ölüm hali demiş shakespeare 
ölüme en yakın olduğumuz an uyku mu, yoksa dalıp gitmek mi hayatımızdan?

her şey birikim
her kavga
her duygu
her öfke
her sevgi
her kültür
her düşünce
hepsi dünden gelenin bugüne yansıması
o zaman nedir bu anda kalma çabası?
 
her şeyimizle bir bütün olduğumuzu kabul etmeli önce
zihnimizden geçen her düşüncenin yapı taşlarımızı oluşturduğunu
reddetmenin yok etmek olmadığını
hatta hiçbir şeyi yok etmenin mümkün olmadığını 
yalnızca eğer biraz da şanslıysak dönüştürmenin yüceliğiyle yolumuzun kesişebileceğini
zamanı geriye almamızın mümkün olmadığı
bu sebeple düşünmeden anda kalmayı değil,
aksine düşünerek yaşayıp geçmişe borçlu kalmamayı kabul etmeli

ne kadar uzun süre dalarsak boşluğa ya da hayata her neyse kendimizden uzaklara
o kadar ölürüz
yalnızca zamandan ya da geçmişten değil
asıl gelecekten çalarız tüm huzurları...


11 Ekim 2022 Salı

11/10/22

tam odaklanmış hummalı bir çalışmanın ortasındayken içim beni buraya getirdi. tabi ki itaat ettim. bugün toplumun bize dayattığı, bir süre sonra da zorunluluk olarak hayatımıza yerleştirmeye çalıştığımız şeylerin üzerimizdeki baskısı hakkında düşüneceğim. yediğimiz yemek, uyanma saatimiz, yaşadığımız muhit, alışverişlerimiz daha doğrusu tüketim çılgınlığımız, yaptığımız gerekli gereksiz kutlamalar, gösterme ihtiyacı, evlerimiz, okuduklarımız ve daha niceleri, örnekleri o kadar çok arttırabilirim ki. her yerdeler, her andalar. özellikle sosyal medya hayatımıza girdiğinden beri yaşamaktan çok göstermeye odaklanır olduk. bazılarımız paylaşımlarla kafayı yedi, bazılarımız da gizlenme kaygısıyla. ya onlar gibi değilsem? ya hiçbir zaman olamazsam? ya da tamamen herkes gibiysem? 

zamanla içimizdeki beni ya öldürdük ya bastırdık. ne kadar çemberin dışında kalmaya çalışsak da onların normalini benimsedik. onlar kim mi? hepimiziz aslında. içten içe özgün kalmaya çalışanı bile ayıpladık. sadeleşeni, tüketimden ve bunları göstermeden kaçanları garipsedik. özel hissetme ihtiyacımız daha doğrusu bunu insanlara kanıtlama ihtiyacımız o kadar arttı ki, farklı farklı bahanelerle dört bir yanımızı kaplamış gösteriş partileri yapmaya başladık. hatta doğmamış çocuklarımızı, minicik bebekleri, aile bireylerimizi, iş arkadaşlarımızı onaylarını almadan alet ettik. sanki ben buradayım demek için bunlara ihtiyacımız vardı ve birini bile yapmazsak yok oluyorduk. 

ben buradayım çığlığını bu dille paylaşmak ne kadar mantıklıydı? aldığımız dönüşler bizi ne kadar tatmin ediyordu? yoksa aslında yaptığımız herkese hayatımıza müdahale hakkı vermek miydi? hem de bunu açık bir otoriteyle yapanları ölesiye eleştirirken? 

yoklukla, açlıkla, şiddetle, işkenceyle, baskıyla, engellerle, yasaklarla, acıyla onlara ortak olarak mücadele edemeyiz. başı sonu belli bir oyunun içerisindeyiz. sadece bakarak görmeyi veya bir şeyleri değiştirmeyi beklemek aklımıza hakaret olur. elini taşın altına koymayan her parça geleceğe karşı sorumludur. 

çünkü,

"bütün olmak parça olmaktır; gerçek yolculuk geri dönüştür." 

Ursula K. Legun                                  




10 Ekim 2022 Pazartesi

10/10/22

 "dünya altından kaymış ve yalnız bırakılmıştı"

"bütün küçük şeyler anlamlıydı, yalnızca bütünü anlamsızdı"

"kendini bu insanlara teslim etmişti; doğuştan kendinin olan karar hakkını devretmişti. dünyasıyla birlikte, vadedilmiş dünyasıyla, o çorak taşla birlikte bu hak da elinden kayıp düşmüş, ondan uzaklaşmıştı."

"konuşma paylaşmadır-birlikte yapılan bir sanat. sen paylaşmıyorsun, yalnızca bencillik ediyorsun."

"eğer yalnızca sayılardan oluşan bir kitap yazabilseydi, doğru olurdu. sözlerle söylenen hiçbir şey tamamen doğru çıkmıyordu. söze dökülen şeyler düzgün durup birbirine uyacağına eğilip bükülüyor, uçup gidiyordu. ama sözlerin altında, merkezde, karenin merkezi gibi, her şey doğru çıkıyordu. her şey değişebilir ama hiçbir şey yitirilmezdi. eğer sayıları görebilirseniz bunu anlayabilirdiniz; dengeyi, şekilleri, yapı taşlarını görürdünüz. ve onlar sağlamdı."

Ursula K. Leguin/Mülksüzler

sadece yarım saat. sözcüklerle geçirdiğim yarım saat beni uyandırdı. aldığım kararlar sırtıma yük olmadı. zevkle uygulamaya başladım. zevkle bir şeyler yaptım ve yapıyorum. ne kadar özlemişim. yaş alıyoruz hem bedenimizle hem ruhumuzla, seyahat ediyoruz yine hem bedenimizle hem ruhumuzla, yaşıyoruz bu büyük mesele. ruhu ortak etmemek, dışlamak olur mu hiç? biz bir bütünüz. geride bırakmaya, üstüne basıp geçmeye, sıradanlığa mahkum etmeye hiç gerek yok. hakkımız da yok. 

bugün arınmış hissediyorum kötü hislerimden. ne mutlu! bakalım sonrası nasıl olacak?

9 Ekim 2022 Pazar

9/10/22


bezelyenin hakkı bu değil biliyorum ama dünyanın içinde kaybolmamak için tek çıkışım bu, hissediyorum. içimde bir buhran var geceden beri. uzun zamandır, gerçekten çok uzun zamandır durup durup ağlamıyordum içimi acıtan ateşleri söndürmek için. ne değişmişti? sanırım kaybolmuştum hayatın sıradanlığında. sürüklenmek içten içe beni delirtse de bırakmıştım kendimi bu döngüye. sahte bir huzura kapılmıştım. asıl mutluluğu bu sanarak ama değil. ben bağımlıyım düşünmeye, görmeye. ne istiyorum diye bile kendime sormaz olmuşum. hayal bile kurmaz olmuşum yıllardır. içimi öldürmüşüm, tüm sevdiğim yanlarımla. hissizliğimde kaybolmuşum. reva mı bu yaptıklarım kendime. onca gece, onca düş, onca çaba, onca düşünce bunun için miydi? kendini listenin sonlarına koymak, susturmak için miydi istekleri? ne anladım o zaman birbirine benzeyen günleri yaşamaktan? ölüyorum anlasanıza sıradanlıktan, kaybolmaktan.. ne oldu içimdeki bana? günlük ihtiyaçlarını karşıladığım için insanlardan takdir bekler oldum. yine en çok istemediğim neyse ona dönüşür oldum. yine kurtarıcı bekler oldum, kaybolduğum bu çukurdan beni çıkarsın alsın diye. içten içe tükendiğimi görsün diye. bilmiyor muyum yoksa bunu yapabilecek tek kişinin kendim olduğunu? dünya yansa bile anlaşılmayı beklemenin en büyük ziyan olduğunu. 27 yılımı harcadım anlam arayışına. neyi değiştirdim? kendi bataklığımın en dibindeyim. çırpındıkça daha çok batıyorum. 

sahi neredesin bezelye?

her günün kıymetini bilin demişlerdi. size de demişlerdir kesin, dinleyin diyenleri. insan anlayamıyor yaşadığı anın değerini. her güne, her günden anı bırakmalı ya işte, becerebildiğimizce. ya zihnimize, ya elimize...
zor da değil aslında. mesela ben anı biriktiririm. belleğimin yetmediği yerde kelimeler koşar, bazen kolaya kaçar resimlerden yardım alırım ve şiirlerden. şiir ruhun tanımı çünkü, fazla söze gerek kalmıyor. o yüzden dizeyle başlarım. zaten dizeyle başlanmalı her şeye...

26 senelik hayatıma birçok tükenmişlik, buhran, bunalım sığdırdım, biliyorum. şu an ise bambaşka bir noktadayım. uzun bir süre en büyük derdim kendimle oldu. kendimi anlamayı, kabul etmeyi, dolayısıyla sevmeyi yıllarca beceremedim. her şeyin temelinde; kendimi yeterince iyi tanımamam, her durum ve konuda kendimden mükemmeli beklemem yatmaktaydı. çoğu alanda hiçbir zaman yeteneğim olmadı. görmekten, izlemekten, tarif etmekten çok zevk almama rağmen çizemedim. dinlemeyi, şarkı söylemeyi çok sevdiğim halde herhangi bir enstürman çalamadım. sonsuz kontrol takıntım yüzünden spora ise hiç bulaşmadım. sosyal alanlarda kendimi pek rahat hissetmedim. sanırım kendimi en çok bu konuda geliştirmeye çalışıyorum. 

büyüdükçe eksik yönlerimle yüzleştim. hatta burada tek tek tarif bile edebiliyorum. sevdiğim, kendimi iyi hissettiğim alanlara yöneldim. zevk aldığım şeylerin çoğunu tam olarak sözcüklerle ifade edemesem de öğrendim. en çok ise kendimle arkadaş olmayı öğrendim. sosyal ortamlarda hala geriliyorum fakat kendimle çok mutluyum. bunu hissederek söyleyebilmek o kadar çok vaktimi aldı ki, hayata bambaşka şekilde bakmaya, başardıklarımı küçümsememeye, günün sonunda diğer insanlardan çok kendi beklentilerimi karşılamaya çaba harcamaya, hem fiziksel hem ruhsal olarak kendimi beslemeye, özen göstermeye, hayal kurmaya ve umut etmeye zaman ayırmaya başladım. hep bencil bir tarafım vardı fakat artık öyle sağlıklı bir "ben"ciyim ki! kendime aferin diyorum. bu çok kıymetli. kendime sarılıyorum artık, itmeden, korkmadan.

teşekkür ederim kendim. her anın/mda seninleyim!




biri var. ah her zaman biri vardır zaten.

hayır o farklı ama. kiminki sıradan ki, herkesinki farklıdır.

o beni sevmiyor ama. bak bu oldu, çünkü her zaman sevmemezlik yapmaz.

ölüyorum ben ona. nefes almaya devam ediyorsun ama?

ruhumu bağladım ona. ne yaptın ne yaptın?

ruh diyorum çok önemli... tabii tanrının armağanı bize.

işte o ruh var ya ona üşüyor, ona susuyor. -

inanmıyorsun değil mi bana? yoo, sadece abartıyorsun, herkes aşk acısı çekiyor. bazısı sevilmekten şikayetçi, bazısı fark edilmemekten.

yani herkes mi yaşıyor bu yaşadığımı? herkes farklı şekilde ama aynı sonuçta yaşıyor hissettiklerini, sahi senin ruh ölmemiş miydi yahu? hani hissizleşmiştin?

öyle sanıyordum, zaten ben çoğu şeyi öyle sanıyorum. hissetmeye aşık bir insan nasıl hissizleşebilir ki? bunu kaçırmışım. ilk kez doğru bir şey söyledin, hep kaçtın zaten sen. kalıp savaşmadın ki gerçeklerden, gerçeklerde yaşamaktan hep kaçtın. tutunduğun şeyler de uçup gitti ama kovalamadın.

haklısın, ne diyeyim? bak yine kaçıyorsun

ne istiyorsun benden? ne yapayım yani? bana sorma. o çok sevdiğin film var ya hani ne demiş bezelye? eğer bir yaşam istiyorsan çal onu.

anladım demek istediğini. ne yapayım şimdi çıkayım mı karşısına? durduğun kabahat.

ama ya varsa vaktimiz birbirimize, mesela başkasını sevdiyse o; çok sevdiyse bende duyduysam bunu bir yerden? o zaman durum farklı.

bir de kızıyorsun bana. durum bu işte.baştan anlatmıyorsun ki sen de. çok mu sevmiş.

çok. en acısı da ne biliyor musun? onun ona yazdıklarını okuyarak aşık oldum ben ona. bir anda oldu inan ben de anlamadım, zaten bilsem... sevmeye saygılıyım ben sevmek çok yüce. ama oluverdi işte bilmiyordum. sıkma canını be!  ruhun ona aitse zaten buluşursunuz.

keşke, keşke bilsem. zamanla öğrenirsin, her şey gibi.

22/10/2022

  Öyle bunaldım ki Neyin öznesi olmak istemiyorsam orada buluyorum kendimi Ne sanmıştım ki Her şey bir anda düzelecek mi Çok yalnız hissediy...